Herşey Hakkında

 

Hakkında bölümünü yazmak için elimi klavyeye attığımda, yanıtlamam gereken iki, hatta ikibuçuk temel soru olduğunu farkettim.

Birincisi “Nereden çıktı bu retro sevdası?” idi.1984’de Atari 2600(Meta üretimi ve birtek Dobişko kaseti) ile başlayan bilgisayar ve konsol maceram, 85 Haziran’ında Karaköy Kemeraltı’ndan, babamın “hangisi daha iyi ve eğitime faydalı olur” sorusuna satıcının verdiği yanıtla aldığımız Amstrad CPC 464(yeşil ekran) ile devam etti. Aslında CPC hakkında elimde tek sayfalık bir fotokopi vardı ve birkaç aydır tekrar tekrar bunu okuyordum ama CPC diğer rakiplerine göre neredeyse %50 pahalı idi. Ben Spectrum 48K’ya hazırken CPC almamız gerçekten bir sürpriz olmuştu. İlginçtir C64 benim için hiçbir zaman alternatif olmamıştı. Sanırım daha bilgisayar almadan okumaya başladığım Eğitimde Bilgisayar gibi dergilerdeki satırarası “C64’ün Basic dili çok kullanışsız ve zayıf” yorumları beni çok etkilemişti. CPC ile pek çok maceram oldu. Birkaç örnek vermek gerekirse; disket sürücü satınalma, yayın bulamama, Kadıköy Tanzimci Saadettin, Electromode Ümit,  Susa LTD Mustafa Dağ, Mert ile kaset çekip satmamız, Z80 assembly öğrenme sürecim gibi. Ama bunları ayrı bir başlık veya başlıklar altında yeri geldikçe anlatırım.

Sonra 89 yılında Amiga Dünyasına A500 1.2 romlu bir makina ile giriş yaptım. Cihazı gümrüksüz satış mağazalarından piyasa fiyatına göre biraz daha ucuz bir rakama almıştık. Koşa koşa eve geldim A500 ile beraber. Ve sonra makinayı kurarken şu soruyu sordum kendime: Peki bunu TV’ye nasıl bağlıyoruz, ekstra birşey almam gerekli olsa idi satıcı mutlaka söylerdi di mi? Evet tahmin ettiğiniz gibi, ilk gün hevesim kursağımda kaldı. Çünkü satıcı hiçbir şey söylememişti ama, ya modülatör denilen zımbırtıyı alacaktım ya da bir dünya para verip monitör. Tabii Amiga’nın hatırı sayılır parası üzerine bir de monitörü aldırmak kolay olmayacağı için modülatör masrafını söyleyip babama gerekli açıklamayı yaptım. Ama kendisi CPC zamanında TV’ye hiç bulaşmamış olmamı düşünerek monitör almamı söyledi. “Körün istediği bir göz Allah verdi iki” şeklindeki bu durumda hemen telefona sarılıp birkaç satıcıyı aradım ve monitör fiyatı almak istedim. Fakat Murphy’nin dediği gibi…Muhakkak birşey demiştir nasıl olsa… Piyasada monitör yoktu. Allahım nasıl olabilir böyle birşey derken taaa Bakırköy’de UFO bilgisayarda son bir tane bulabildim. Hemen koştura koştura gidip aldım onu ve nihayet Amigamı çalıştırdım. İlk oyunum da HOSTAGES oldu. Gerçekten etkileyici bir açılış sahnesi vardı. Konuşmalar, animasyonlar… Amiga ile yaşadıklarım da en az CPC zamanı kadar hareketli idi. Birkaç örnek vermek gerekirse; Ömer Özkan ile Amiga Dünyasındaki SCUD Computer ilanımız, 5.25 sürücü ile tanışmam, Probe Lütfi, Billur Ticaret Hüseyin, yine Ömer ile Amiga ticaretimiz, Raksotek kasetler… Yine bunları da ayrı başlıklarda anlatırım yeri gelince.

PC ile ilk temasım 90’ların hemen başında, eş dost arasından ve Amiga Dünyasına verdiğimiz SCUD Computer ilanından gelen birkaç kişiye toplama cihaz satmam ile başladı. Devir 286-386 devri idi ve satıyor olsam bile PCler minicik de olsa ilgimi çekmiyordu. Aslında kendisi ile ilk yakın temasımız 92 yılında babamın atölyeye CNC tezgah ve bununla kullanmak için okkalı bir PC almamızla başladı. Okkalı dediğim; 486DX-2 66 işlemci(640$),  250MB Hdd, 8MB Ram(buna da 500$ gibi birşey verdik). Yani toplamda 2500$ gibi birşey harcamıştık o zaman. Gerçi bugün de Cad-Cam amaçlı kallavi birşey alayım desen 2000$ ları bulur.

Doom ve CD-Rom gelince PC dünyası hızlı bir evrimin ilk sinyallerini verdi. 182$ a aldığım 3hızlı(evet 3 hızlı) Mistumi marka CD-Rom ve 3Dfx Voodoo kartla beraber benim de PC dünyasına gark olma dönemim başladı. Zaten Amiga da o yıllarda Commodore’un yaşadığı abuk sabuk problemlerden dolayı iyice sallanmaya başlamıştı.

Evet, sizin de anladığınız, hatta büyük ihtimal aynısını yaptığınız gibi Amigamı tüm ekipmanları ve disketleri(700-800 kadar bir bölümü demo ama çevremde demo seven seyreden bir Allahın kulu bile olmadı) ile paketleyip kaldırdım. Ama tıpkı CPC dergi ve kitaplarında olduğu gibi Amiga’nın da yazılı materyalini kolayca ulaşabileceğim şekilde sakladım ki canım istedikçe okuyabileyim. En azından bir müddet böyle gitti. Sonra gerek okul gerek iş hayatı derken bunlar da yavaş yavaş daha derinlere doğru gitmeye başladı.

Sonra birgün, sene 2004 Eylül-Ekim gibi, Google’da nereden aklıma geldiyse Bronx ve Zombie Boys yazmamla beraber film koptu. Yahu bir baktım Tr-demoscene diye bir yer var ve eski Bronx tayfası hatta daha da fazlası burada konumlanmış. Bir müddet bu ve diğer birkaç forumu takip ettim. Birkaç ay içinde de Edinburgh’a gittim. Dönüşte kaldığım yerden retro olaylarına takılmaya başladım. Tr-demoscene’den hemen sonra CGTR’yi buldum. Zaten bu ikisi bana yetti de arttı bile 🙂

Tabii içimdeki küle dönmüş ateş tekrar alevlenince, hemen validenin eve gittim ve sordum: Valide benim dergiler, Amigalar, Amstradlar nerde? Aldığım yanıtsa büyük bir hüsrandı: Amigalar bodrumda galiba, ötekilerini attık. Amigaların kurtulduğuna mı sevineyim yoksa temin etmesi çok daha zor olan CPC ve Amiga dokümanlarıma mı üzeleyim bilemiyorum…

Bu gelişmeden sonra forumlara eski dergilerimi toparlamak amacıyla birkaç mesaj attım. Şunları şunları arıyorum dedim. Açıkcası pek olumlu yanıt alamadım. Haliyle kimse elindeki dergileri satmak istemiyordu. Zaten CPC dergisi, kitabı olan da yoktu. Hatta CPCsi olan bile yoktu belki. Birkaç satıcı müsveddesi hemen “sana CPCnin şusunu ayarlayalım” falan diye yapıştı ise de “yemezler” diyerek savdım başımdan.

Kararımı vermiştim. Eksik ekipman ve dokümanlarımı baştan toparlayacaktım. Hemen açıkartırma ve satış sitelerini taramaya başladım. Nasıl olsa ekipmanları alırken yanında dergiler de gelir diye düşünüyordum. Bu düşüncem bir yere kadar olumlu sonuç verdi. Retro cihazları özellikle bizzat kendi sahibinden almaya çalıştım ve alırken de muhakkak dergi-kitap-kartuş-kaset gibi birşeyler de var mı diye sordum. Hatta hiç unutmuyorum, bir tanesine şöyle demiştim: Sen bir yatağın altına bak, orada Commodore dergileri vardır. Ertesi gün adam bana şöyle dedi: Evet gerçekten de dergiler, 2 tane kartuş ve ayrıca kasetler varmış evde, ama yatağın değil çekyatın altından çıktılar.

Artık doğrudan satış ve açıkartırma siteleri kesmemeye başlamıştı. Aklım hep bitpazarlarında idi ama Kadıköy Salı pazarındaki kapandıktan sonra başka bildiğim bitpazarı yoktu. Bir de yıllar öncesinden Topkapı Füze çarşısı vardı. Ama orası da tarumar olmuştu. Takip ettiğim forumlara “bitpazarları nerede” diye birkaç mesaj attım. Neredeyse sıfıra yakın yanıt geldi. Birkaç kişi de şurası burası dedi. Ama o şurası ve burası hakkında detay yok. Düşünsenize koskoca semtte bitpazarını nasıl arayacaksınız? Sonra anladım ki bu bitpazarı işi bir nevi Kutsal Bitpazarı Kardeşliği, Tapınak Bitpazarcıları gibi yeminlerle korunan ve nesilden nesile aktarılan bir sırmış. Neyse, bu arada Kemal ile tanıştım. O da sağolsun diğerlerinin söylediği  yerleri teyit etti ama onun bahsettiği yerler Avrupa yakasındaydı ve bana da çok yakın sayılmazdı. Ben de googlelamaya başladım elimdeki üstünkörü bilgilerle.

Ve bir pazar sabahı gözümü karartıp ilk bitpazarı macerama giriştim. Sonuç başarılı idi. Bir a500 adaptörü ve mouse almıştım, hem de 3 liraya… Sonra devamı da geldi. Başka bilgi kırıntıları ile daha da bomba bir bitpazarına ulaştım. Hem ikisi de burnumun dibinde idi. İkinci keşfettiğimden ilk aldığım cihaz 7liraya Sinclair QL oldu. Yani bir nevi bomba…

Tabii zaman geçtikçe şunu farkettim ki; başta ilgimi çekmeyen diğer cihazlar, hatta bazı konsollar bile cazip gelmeye başlamıştı. Diğer yandan da hem bitten hem de forumdan bir sürü değişik insanla tanıştım. İçlerinde dünya iyisi olanlar da var üçkağıtçının ağababası olan da…

İşte şimdiye kadar “nereden çıktı bu retro sevdası?” konusunu izah etmeye çalıştım. Peki neden bu kadar retro cihazla uğraşırken AMSTRAD CPC ismini ön plana çıkardım? Aslında bu sorunun yanıtı basit: Seviyorum bu cihazı. Beni sürüden ayrı tuttu, birşeyler öğrenmemi sağladı hatta beni bu konuda zorladı. Ama geri kalmama sebep olduğu zamanlar da olmadı değil. Herkes C64 için türkçe, ingilizce binbir türlü kaynak bulurken biz maalesef yazılı kaynak temin edemedik kolay kolay. İşte o zamanlar bulabildiğim tek tük ingilizce kaynağa şükredip nereden çıktı bu fransızca derken, bugün CPC konusunda googleladığınız zaman en doyurucu kaynakların fransızca ve ispanyolca olması beni olduğu kadar sizi de şaşırtacaktır. Kısacası geçmiş yılların acısını çıkartıyorum. Repliğim de şu: Hatırlar mısın bir zamanlar elinde Langenscheidt dictionary ile Amstrad Computer User okumaya çalışan 11 yaşında bir genç vardı, o benim işte, söyle mutlu musun, al sana ingilizce, al sana fransızca, al sana türkçe…

Son olarak da izninizle “Neden Blog?” konusunda iki kelam edeyim de görüp görebileceğiniz en uzun Hakkında yazısı olsun bari.

Retro alemine girince, her yeni cihazla beraber birşeyleri de araştırıp öğrenmek zorunda kalıyorsunuz. Bu tecrübeleri de forumlarda başkaları ile paylaşıyoruz. Ancak forumda yazmayı ne kadar sevsem de şunu farkettim ki, o kadar detay üzerinde uğraşıp paylaştığınız yazılar diğerleri arasında kayboluyor. Evet yerleri belli ama çok da kolay erişilebilir değil. Düşünsenize, birisine faydalı olabilecek başlığınıza ulaşabilmek için önce şunlar aşılmalı:

güncel, satılık,  😉 , az kullanılmış, güncel güncel güncel hala güncel bak güncel diyorum güncel ulan, günceline bir sana iki, bak sana şu cihazı buldum-bulacağım-varmış birinde artık üçkağıtlarımı hoş görürsüncüler, ben hardcore downloaderım ben, saygılar keep me roasted, tencere-kapak abi-kardeş satıcılar, danışıklı dövüş satış organizasyonları, özel mesajları okuyacak kadar aciz ruh hastası ve bir baltaya sap olamamış admin müsveddeleri, kendimi kaybettim bulamıyorum tekrar başlatsam vistada bir sorun yaşar mıyım, avukatsız çıkmam abi çünkü ben bir looserım, üç gram aklım vardı o da Mame ayarlarken uçtu gitti nasıl geri gelir, istenmiyorsam artık yazmayayım bari imza: kırılgan gül…

Hal böyle olunca, dedim bari en azından kendi yazdıklarımın bir kısmını ve hatta diğer ilgi alanlarımdan da bazılarını burada paylaşayım. Bir de bunun üzerine blog olayının hızlı, kolay ve tamamen kendi kontrolünüzde olmasını ekleyin.

Peki retro bilgisayarlara bu kadar vakit ayırıyorum da ileride ne olacak? Birincisi bu cihazlarla uğraşmaktan büyük keyif alıyorum. Uğraşırken bir sürü şey de öğreniyorum. Kısacası bu benim hobilerimden biri. Ama her işi olduğu bunu da biraz fazla ciddiye alıyor ve tutkulu davranıyor olabilirim 🙂

Diğer taraftan, hem kendi hem de çalıştığım üniversitenin olanaklarını gözönünde bulundurarak ileride retro bilgisayarları sergileyebileceğim hem sanal hem de gerçek bir sergi düşünüyorum. Tabii bunun öncesinde, çalışmalarına başlamış olduğum Retro Bilgisayarlar üzerine kitap projem var.

Olayın özü, çıkış noktası budur. Biraz uzun oldu ama… Arasıra güncellerim ben bu yazıyı…

Bu konularda söyleyecek kelâmı olanlar için: 8bitmicro(işte malum işaret)gmail.com

  4 Responses to “Herşey Hakkında”

  1. Yukarıdaki (belki de ben yazdıktan sonra aşağıdaki) hikaye neredeyse benim hikayemin bir benzeri…giriş gelişme ve sonuc kısımları tam olarak tutuyor diyebilirim. Tek farkı benim Spectrum’a olan aşkım…CPC ile de metres hayatı yaşadım tabii ve diğer retro güzellerle…şimdi koleksiyon hevesi ile ebay ebay dolanıp kenar kose kovalıyorum o gunleri…i7 ler ya da benzerleri içimi titretemiyor…kafa ayarı yapmak, çift kasetçalarda oyun kopyalamak istiyorum…

    Bu arada elinde temiz retro bilgisayar konsol vb olan kimseler ile irtibata geçmek isterim. Kutulu olmalarına ozen gostersem de her turlusune talibim…guzel sayfa…kolay gelsin

  2. Biz kafa ayarı yapmaya devam ediyoruz hala 🙂
    Bu tür muhabbetlere katılmak isterseniz hem 7DX partimiz hem de Retrojen IRC kanalımız var. IRC’de ref nicki ile göreceğiniz arkadaş sağlam spectrumcudur. Kendisi Sir Clive’in 3. göbekten akrabası. Blog’unu mutlaka ziyaret edin. IRC’ye de her zaman bekleriz.

    Temiz retro bilgisayar hele ki kutulu dediniz mi, o iş ülkemizde biraz zor. Bahsettiğiniz gibi ancak Ebay marifeti ile olur. Ama sadece makine olsun derseniz GG’de bazen güzel şeyler çıkıyor. Kutulu da çıkmıyor değil ama…

  3. sinclairciler için blog adresimin değiştiğini duyurayım:

    http://arda.kisafilm.org/blog/

  4. İlginç, Hannan Yedilioğlu adı bana hiç yabancı gelmedi, nereden tanıyorum bu adamı ben…

    Neyse, bu yorumu okuyan herkese selam 🙂

 Leave a Reply

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

(required)

(required)